” خطبة الجمعة مسجد طوكيو ”نُصْرَةُ الحَقِّ وَدَفْعُ الْباطِلِ

بارَكَ اللهُ لَكُمْ في جُمُعَتِكُمْ إِخْوانِيَ الأعِزّاءُ!

قَصَدَ رَسولُ اللهِ (ص) مَكَّةَ مَعَ جَيْشِهِ لِيَفْتَحَها بَعْدَ أَنْ هاجَرَها، وَظَلَّ بَعيداً عَنْها عَشْرَةَ أَعْوامٍ تَقْريباً، حامِلاً في قَلْبِهِ شَوْقاً وَحَنيناً لِهَذا البَلَدِ المُبارَكِ الذي وُلِدَ وَتَرَعْرَعَ فيهِ. فَفَتَحَها ثُمَّ تَوَجَّهَ إلى الكَعْبَةِ بِحَماسَةٍ وَلَهْفَةٍ، وَطافَ بِها، وَطَهَّرَها وَما حَوْلَها مِنَ الأَصْنامِ[i]

وَهُوَ يَقْرَأُ هَذِهِ الآيَةَ الكَريمَةَ: “وَقُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ ۚ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا”[ii].

أيُّهَا المُسلِمونَ عِبَاد الله !

الحَقُّ هُوَ عَقيدَةُ التَّوْحيدِ، وَالإيمانُ بِاللهِ وَالاسْتِسْلامُ لَهُ وَحْدَهُ. وَالباطِلُ هُوَ الْإِشْراَكُ بِاللهِ وإنْكارُ وُجودِ اللهِ وَوَحْدانِيَّتِهِ، وَعِبادَةُ غَيْرِهِ. وَالباطِلُ هُوَ الوُقوعُ في شِباكِ الأَهْواءِ وَالشَّهَواتِ، وَالجُحودُ بِنِعَمِ اللهِ التي لا تُعَدُّ وَلا تُحْصى.

الحَقُّ هُوَ طَريقُ الأنْبِياءِ وَالشُّهَداءِ وَأَهْلِ الصِّدْقِ وَالوَفاءِ وَالمُؤْمِنينَ الصّالِحينَ. وفي نِهايَةِ هَذا الطَّريقِ جَنَّةُ الخُلْدِ التي لا يَنْتَهي نَعيمُها. وَالباطِلُ هُوَ طَريقُ الجاحِدينَ وَالأشْرارِ وَالمُنْحَرفينَ عَنِ الطَّريقِ المُسْتَقيمِ. وفي نِهايَةِ هَذا الطَّريقِ جَهَنَّمُ التي هِيَ دارُ العَذابِ وَالخُسْرانِ المُبينِ.

عباد الله !

إِنَّ الذينَ يَتَّبِعونُ طَريقَ الحَقِّ يَغْدونَ أَمَلَ المَظْلومينَ، وَالذينَ يَتَّحِدونَ عَلى الباطِلِ يَغْدونَ في الغالِبِ صَوْتَ الظُّلْمِ وَالظّالِمينَ. وَالذينَ يُحِبّونَ الحَقَّ ويُناضِلونَ في سَبِيلِ القِيَمِ العالِيَةِ، وَالذينَ يَغْرَقونُ في الباطِلِ يَمْنَحونَ الأَوْلَوْيَّةَ لِلْمَصالِحِ وَالمَنافِعِ العاجِلَةِ. وَالذينَ يَعْشَقونَ الحَقَّ يُعَمِّرونَ الأرْضَ وَيَجْعَلونَها مَكاناً قابِلاً لِلْعَيْشِ، وَالذينَ يَخْدُمونَ الباطِلَ يَعْمَلونَ مِنْ أَجْلِ خَلْقِ الفِتْنَةِ وَالفَسادِ وَالكَذِبِ وَالافْتِراءِ. وَالذينَ يَتَّبِعونَ الحَقَّ يَعْمَلونَ لِتَحْقيقِ العَدْلِ وَالأمْنِ وَالسَّلامِ في العالَمِ، وَالذينَ يُؤَيِّدونَ الباطِلَ يَسْعَوْنَ مِنْ أَجْلِ سَفْكِ الدِّماءِ وَتَخْريبِ المُدُنِ وَإِفْسادِ العُقولِ وَالقُلوبِ.

أيُّهَا المُؤمِنُونَ الكرام !

إِنْ كانَ الأمْرُ كَذَلِكَ فَتَعالَوْا إِخْوانِي نَنْصُرِ الحَقَّ وَنَدْفَعْ الباطِلَ أَيّاً كانَتِ الشُّروطُ وَالظُّروفُ. تَعَالَوْا يَنْصَحْ بَعْضُنا بَعْضاً ونَتَواصى بِالحَقِّ وَالصَّبْرِ، وَلا نَنْسى أنَّ اللهَ لا يَبْخَلُ عَلَيْنا بِرَحْمَتِهِ وَنَصْرِهِ طالمَا أَنَّنا في خِدْمَةِ الحَقِّ. تَعالَوا لا نَنْس أنَّ الباطِلَ لا يُصيبُنا بِسوءٍ ما دُمْنا نُقيمُ الحَقِّ وَنَتَمَسَّكُ بِهِ.

قال تعالى ” يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ”

[i] البخاري، المظالم، 32. مسلم، الجهاد والسير، 87.

[ii] الإسراء، 17/ 81.


(PDF) ” خطبة الجمعة مسجد طوكيو ”نُصْرَةُ الحَقِّ وَدَفْعُ الْباطِلِ

About the Author

Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz (s.a.s), yaklaşık on yıl önce hicret ederek ayrılmak zorunda kaldığı Mekke’yi ordusuyla birlikte fethetmişti. Allah’ın Resûlü, doğup büyüdüğü ve hasretini çektiği bu mübarek beldeye bir müddet özlemle baktı. Ardından coşku ve heyecanla Beytullah’a yöneldi. Tavaftan sonra Kâbe’nin içine girdi ve  “Hak geldi, bâtıl yok oldu. Zaten bâtıl yok olmaya mahkûmdur.[i] âyetini okuyarak Kâbe’yi ve çevresini putlardan temizledi.[ii]

Aziz Müminler!

İnsanlık tarihinin hak-bâtıl mücadelesi Hz. Âdem’in iki oğlu Hâbil ve Kâbil ile başlamıştır. Hâbil, teslimiyet ve samimiyetiyle hakkın yanında yer almış, Kâbil ise hırsı ve kıskançlığıyla, bâtılın tarafını seçmiştir. Kıyamete kadar Hâbil, iyilerin ve iyiliğin öncüsü; Kâbil ise işlediği cinayetle kötülerin ve kötülüklerin sembolü olarak anılmaya devam edilecektir.

Kıymetli Kardeşlerim!

Hak, tevhit inancıdır. Allah’a iman ve teslimiyettir. Yalnızca O’na kul olmaktır. Bâtıl ise, Allah’ın varlığını ve birliğini inkâr etmek ve O’na şirk koşmaktır. O’ndan başkasına kulluk etmektir. Hevâ ve hevesin esaretine girmektir. Allah’ın sayısız nimetlerine kör ve sağır kesilmektir.

Hak, Din-i Mübin-i İslam’ın hayat veren ilkeleri ve insanı insan yapan, dünyayı yaşanılır kılan güzellikleridir. Bâtıl ise Yüce dinimizle bağdaşmayan inanış ve anlayışlardır. İslam’a savaş açan uygulamalardır. İnsanın onur ve haysiyetini zedeleyen kötülüklerdir.

Hakkın yolu, peygamberlerin, şehitlerin, sadakat ehli, iyi müminlerin yoludur. Bu yolun sonunda ebedi nimetler yurdu olan cennet vardır. Bâtılın yolu ise inkârcıların, gazaba uğrayanların, doğruluktan sapanların, kötülerin yoludur. Bu yolun sonu, azap ve hüsran diyarı olan cehennemdir.

Kardeşlerim!

Hakkın yolunu tutanlar, mazlumun, mağdurun ümidi olurken; bâtılda birleşenler, çoğunlukla zulmün ve zalimin sesi olurlar. Hakka gönül verenler, yüce değerler uğruna mücadele ederken; bâtıla dalanlar, çıkar ve menfaati üstün tutarlar. Hak sevdalıları, yeryüzünü imar edip yaşanılır hale getirmeye çalışırken; bâtılın hizmetkârları, fitne, fesat, yalan, iftira ve bozgunculuk peşinde koşarlar. Hakka tâbi olanlar, dünyada barış, huzur ve adaleti temin için çabalarken; bâtıl taraftarları, kan ve gözyaşı akıtmaya; şehirleri harabeye çevirmeye; zihinleri ve gönülleri tahrip etmeye çalışırlar.

Öyleyse Kardeşlerim!

Şartlar ne olursa olsun hakkın yanında, bâtılın karşısında yer almaya, hakikatin tercümanı olmaya devam edelim. Birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmekten vazgeçmeyelim. Unutmayalım ki, hakkın hizmetinde olduğumuz sürece Allah’ın rahmeti ve yardımı da bizimle olacaktır. Hakkı tutup kaldırdığımız müddetçe bâtıl bize asla zarar veremeyecektir.

[i] İsrâ,17/81.

[ii] Buhârî, Mezâlim, 32; Müslim, Cihâd ve Siyer, 87.


TOKYO CAMİİ CUMA HUTBESİ “HAKKIN YANINDA, BÂTILIN KARŞISINDA YER ALABİLMEK“(PDF)

About the Author

You may also like these

X